Üç Beş Cıngıl İçin!

    Kasabamızın sevilen kişilerinden Kayısı Mustafa’nın rahmetli babası Ahmet Ağa, zamanında Aşağı Yüz’de bağ bekçisi imiş. Merhum, ufak-tefek yapılı ama oldukça boğazlı bir kişi imiş. 1960’lı yıllar! Üzümlerin iyice olgunlaştığı ve hasadın başladığı bir Eylül günü, Kireçlik Mevkii’nde iki dönüm parmak üzümlüğü olan bir bağ sahibi, Koruma Reisliği’ne gelerek, bağından 5 çubuk üzümün kesildiğini belirtip şikayetçi olmuş.

    Ertesi gün muhtar, koruma reisi, bekçibaşı, şikayetçi komşu ve o mevkiin sorumlu bekçisi olan merhum Ahmet Ağa, hep birlikte olay mahalline keşfe gitmişler. Bilirkişiler  etrafı incelemişler, izleri takip etmişler, ölçmüşler, biçmişler ve olayı yorumlamaya ve açıklamaya başlamışlar: Hırsız, bir eşeğe çattığı küfelerle şu cihetten gelmiş, eşeği şuraya bağlamış, küfeleri indirmeden, bir sepete kestiği üzümleri küfelere doldurmuş, sonra şu cihetten köye doğru uzaklaşmış….

    Uzayan keşif işlemi ve iyice dallanıp budaklanan yorumlar, Ahmet Ağa’yı iyice bunaltmış ve sonunda dayanamamış: “Ağalar, bu işi bu kadar uzatmaya ne lüzum var! Garibanın biri yorulmuş, gelmiş şuraya oturmuş! Bu arada canı çekmiş, üç-beş cıngıl üzümle nefsini körlemiş! Bu kadar büyütmenin ne alemi var?” demiş. Koruma Reisi, “Ne üç-beş cıngılı oğlum! Beş koca çubuk üzüm gitmiş! Sen hala, ”büyütmeyin bu kadar diyorsun” diye kızmış!  Rahmetli Ahmet Ağa, “Ağalar, siz şöyle oturun, bir nefeslenin! Ben size bu işin bir garibanın basit bir nefis körletmesi olduğunu şimdi ispat edeceğim” deyip besmeleyi çekmiş. İbik gibi kızarmış parmak üzümü salkımlarını kesip iştahla sıyırmaya başlamış ve bir hamlede 3 çubuğu daha temize havale edivermiş!  Hayretle merhumu seyreden keşif ekibi,  bakmışlar ki bağ elden gidiyor; “Aman” demişler, “Dur, dur, mesele anlaşıldı!”

Merhum Ahmet Ağa hakkında şöyle bir rivayet te nakledilir: Eski usul ekmek yapılan bir evin önünden geçerken ev sahibi annemiz: “Ahmet Ağa, kokmuştur, canın çekmiştir, gel şöyle otur, bir bazlamamızı ye!” demek gafletinde bulunmuş! Ahmet Ağa: “Zahmet etmeseydiniz, ama davete icabet te sünnettir, bir-iki lokma alalım bari” deyip bir köşeye oturmuş. Bir, iki, üç, beş derken, ev sahibinin bir şey diyememesini de fırsat bilen rahmetli, 20 bazlamayı temize havale etmiş! Ahmet Ağa’nın duru-durası olmadığını farkeden pişirici annemiz: “Maşallah, maşallah! Allah manda şifalığı versin! Bıraksak evi-devi yiyeceksin! Pişirgecin gavur tarafını çevirmeden kalk git şuradan!” diyerek kalan bazlamaları merhumun elinden kurtarmış!            

Anlatılanların bir kısmı tevatür olsa da, malum, ateş olmayan yerden duman tütmez!

    Mekanı Cennet olsun!

Yorum bırakın