Sırçan

Bir varmııış, bir yokmuş, Allah‘ın kulu pek çokmuş, lâkin bu masalı benden başka bilen hiç kimse yokmuuuş!

Evvel zamân içinde, kalbur samân içinde, cinler cirit oynarken eski hamâm içinde! Develer dellal iken, pireler berber iken, ben babamın beşşiğini tıngııır mıngır sallarken! Babam düştü beşşikten, annem düştü eşşikten. Onlar ermiş murâdınaaa, biz gelelim masalımızaaa!
Köyümüzün altındaki Vasıl Deresinde bir bahçemiz, bu bahçede de büyük bir Ali Dede armudumuz vardı. Bir yaz gününün öğle vakti, sıcaktan bunalan bir sırçan, Ali Dede armudunun dibinde derin bir uykuya dalmış. Öyle ki, horlaması taa uzaklardan duyuluyormuş. Uykusunun en derin yerinde, iyice olgunlaşmış bir Ali Dede armudu, sırçanın tam kafasına paat diye düşmez mi! Korkuyla yerinden fırlayan sırçan, mahallenin yaramazları kafasına taş attılar zannederek etrafa bakınmış, ama kimseyi görememiş. Hırsla kalkmış:
– Gidip sizi muhtara şikayet edeceğim! diye bağırmış ve muhtarın evine doğru yola koyulmuş.
Derenin bayırını tırmanıp Mektep Önü’ne çıkmış. Mektep Önü’nde çocuklar çelik oynuyorlarmış. Sırçanı görünce:
– Alleeey! Sırçana bakın sırçana! diye bağrışmışlar. Sırçan kızmış:
– Bana sırçan demeyin, şimdi sizi yerim haaa! demiş. Çocukların en büyüğü:
– Bizi nasıl yiyeceksin, şu deyneği kafana içirirsem görürsün! demiş.
Sırçan ağzını kocaman açmış, maaaf demiş, çocukları, çelikleri, deynekleri yutmuuuş!
Yoluna devam ederken, çeşmeden su getiren iki kadın sırçanı görünce:
– Abariii! Sırçana bakın sırçana! diye bağrışmışlar. Sırçan kızmış:
– Bana sırçan demeyin, şimdi sizi yerim haaa! demiş. Kadınlardan biri:
– Bizi nasıl yiyeceksin, şu testiyi kafana geçirirsem görürsün! demiş.
Sırçan ağzını kocaman açmış, maaaf demiş, kadınları, testileri, su iplerini yutmuuuş!
Biraz daha ilerlemiş, bakmış ki ileriden çift atlı bir araba geliyor. Arabayı süren Galip Çavuş, sırçanı görünce:
– Amanııın! Sırçana bakın sırçana! diye bağırmış. Sırçan kızmış:
– Bana sırçan deme, şimdi seni yerim haaa! demiş. Galip Çavuş:
– Beni nasıl yiyeceksin, şu kamçıyı kafana indirirsem görürsün! demiş.
Sırçan ağzını kocaman açmış, maaaf demiş, Galip Çavuş’u, atları, arabayı, kamçıyı yutmuuuş!
Lafı daha fazla uzatmayalım, sonunda muhtarın evine varmış. O gün muhtar Kavun’un Durmuş’un evinde ekmek yapılıyormuş. Sırçan, ekmek direğinin altına girmiş. Kadınlar pişirmiş sırçan yemiş, kadınlar pişirmiş sırçan yemiş, kadınlar pişirmiş sırçan yemiş! Muhtarın karısı Emine Nene, ekmek direğinin bir türlü yükselmediğini görünce, eğilip direğin altındaki sofranın altına bakmış ki ne baksın! Köşede bir sırçan! Gözleri cildir cildir bakıyor! Bişirgeci kaptığı gibi sırçanın karnına dürtmüş. Sırçanın zaten iyice şişmiş olan karnı paaat diye patlamış. Çocuklar bir tarafa, kadınlar bir tarafa, Galip Çavuş bir tarafa, atlar bir tarafa kaçışmışlar. Muhtarın karısı Emine Nene, sırçanı kuyruğundan tuttuğu gibi çöplüğe atmııış.
Yemiş içmiş yerin dibine geçmiiiş! Gökten üç elma düşmüş! Birisi sırçanın, birisi bu masalı anlatanın, birisi de dinleyenlerin başına!
31.01.2014

1Sırçan: İri fare
2Alleeey: Bir hayret ifadesi
3İçirmek: Vurmak
4Abariii: Başka bir hayret ifadesi
5Su ipi: Omuzda iki testiyi taşımaya yarayan kalın ip
6Ekmek direği: Pişirilen yufkaların üst üste konulmasıyla oluşan ekmek sütunu
7Bişirgeç (pişirgeç): Ekmek pişirmekte kullanılan ince, uzun, sivri uçlu deynek

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s