Gül Dâline Bülbül Konmuş!

Osmanlı döneminde, Anadolu şehirlerinden birinde, zengin ve kültürlü bir beyzade, tertiplediği iftar sofrasına şehir eşrafını davet etmiş. Önce dumanı üstünde bir tarhana çorbası gelmiş, afiyetle içmişler. Sonra nefis bir soğanlı menemen, onu da iştahla yemişler. Sıra, üzeri kavurma ile kaplı, Dimyat pirinci ile hazırlanmış şahane tereyağlı pilava gelmiş! Altın kaplamalı kaşıklar pilava gidip gelmeye başlamış.

O sırada ev sahibi beyzadenin sakalına bir pirinç tanesi düşmüş. Evin iyi eğitimli hizmetkarı, hafif fakat herkesin duyabileceği bir sesle: “Gül daline bülbül kondu efendim” demiş. Durumu anlayan beyzade, eliyle sakalını sıvazlar gibi yaparak pirinç tanesini kimseye hissettirmeden alıvermiş.

Hizmetkarın bu inceliği, duruma şahit olan misafirlerden birisinin çok hoşuna gitmiş. Bir zaman sonra o da bir ziyafet tertiplemiş ve şehrin ileri gelenlerini davet etmiş. Ne kadar kibar bir hizmetkarı olduğunu davetlilerine göstermek amacıyla, onu iyice eğitmiş ve sıkı sıkı tembihlemiş: “Pilav yerken sakalıma bir pirinç tanesi düşüreceğim! Sen onu görünce; ‘Efendim, gül daline bülbül kondu’ diyeceksin, ben de yavaşça onu sakalımdan alacağım” demiş.

Ziyafet başlamış; çorba, menemen, kebap derken sıra pilava gelmiş. Ev sahibi,  sakalına yavaşça bir pirinç tanesi düşürmüş ve hizmetkarına bakmış. O kadar tekrarladığı halde, ne söyleyeceğini unutan hizmetkar bir süre düşündükten sonra, “O herifin dediği oldu beyim!” demiş. Ev sahibi bir lahavle çektikten sonra içinden mırıldanmış: “Vermeyince Mabud, neylesin Sultan Mahmud!”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s