12 Eylül’ü takibeden seksenli yıllar! Ankara Mamak’taki Muhabere Okulu, aynı
zamanda suçlular için gözaltı ve yargılama merkezlerinden biri olarak kullanılıyor.
Dolayısıyla okulun kapısı her zaman kalabalık, gelen-giden, giren-çıkan, oturan-kalkan… çok!
Ana giriş kapısının sağ tarafında oldukça eski görünümlü ahşap bir bank herkesin
dikkatini çekiyor! Bankın arkasındaki duvarda “Oturmak Yasaktır” yazıyor. Bu yazı
yetmemiş olacak ki bankın başına bir de nöbetçi dikilmiş! Ezkaza birisi oturmaya falan
niyetlenirse, nöbetçi hemen devreye giriyor: “Yassak hemşerim!”. Birisi “Niye yasak asker
ağa” diye soracak olsa cevap ta hazır: “Ben ne bilem kardeşim, böyüklerimiz bilir!”
Gel zaman git zaman, bu büyük çaplı askeri birliğin başına yeni bir komutan tayin
ediliyor. İçeri girerken, boş bank, yazı ve nöbetçi onun da dikkatini çekiyor. Makamına
yerleşip tebrik ve hayırlı olsun ziyaretleri faslını bitirdikten sonra emir subayını çağırıp:
“Oğlum, kapıda boş bir bank, akasında oturulmaz diye bir yazı, tepesinde de bir nöbetçi
gördüm. Bu işin aslını anla ve bana da bilgi ver” talimatını veriyor. “Başüstüne komutanım!”
diyen emir subayı işin aslını anlamak üzere geniş çaplı bir araştırmaya girişiyor!
Neticeten; bir önceki komutanın, bankın eski görünümünü kamufle etmek amacıyla, o
zamanki ilgili subaya: “Oğlum, girişteki o eski bankı düzgün bir renge boyatın. Arkasına bir
yazı yazın, başına da bir nöbetçi dikin, millet oturup ta üstünü başını boyamasın!” talimatını
verdiğini, bu talimatın yerine getirildiğini, bir günlüğüne ihdas edilen yazı asma ve nöbetçi
dikme işinin ise iptal edilmeyip ibka edildiği sonucuna ulaşıyor.
Günümüzde, asırlar veya yıllar önce verilen karar ve hükümlerin, değiştirilmesi
mümkün olmayan tabular haline getirilmesine güzel bir örnek olan bu olayı anlatmamın
sebebi; halen yürürlükte olan pek çok bilginin, uygulamanın, fetvanın… sorgulanmadan
kabülü halinde ne durumlara düşebileceğimizi göstermeye çalışmaktır. Selam aklını ve fikrini
kullananlara!