Rivâyet olunur ki, 150 yıl kadar önce, Malatya eşrâfından Hacıhaliloğlu Mustâfendi, birkaç arkadaşı ile birlikte hacca gitmişler. O zamanlar hacca yaya veya hayvan sırtında gidiliyor! Halep-Şam arası bölgede gâyet lezzetli, suyu az, hurma gibi kuruyan bir meyve görüyorlar ve adının mişmiş olduğunu öğreniyorlar! Hac dönüşünde aynı bölgeden geçerken, bu meyvenin Malatya’da yetişip yetişmeyeceğini soruyorlar! Oranın halkı da iklim şartlarını öğrenince, mişmiş’in Malatya’da rahatlıkla yetişebileceğini söylüyorlar! Yanına bolca mişmiş çekirdeği alan Mustâfendi, hacı karşılama ve ağırlama merâsimleri bittikten sonra, bahçesinde çukurlar açıp çekirdekleri dikmeye başlamış. Bahçe duvarından onu seyreden komşusu sormuş: “Hayrola Hacefendi, ne yapıyorsun”? “Halepten getirdiğim bir meyveyi dikiyorum”! “Dikince n’olacak”? “Bitecek”! “Sonra”? “Büyüyecek”! “Sonra”? “Çiçek açacak”! “Sonra”? “Çağla olacak”! “Sonra”? “Olgunlaşacak”! “Sonra”? “ Kurutulacak! “Sonra”? “Âfiyetle yenecek”!
Komşunun bu uzun hesaplı işe pek aklı yatmamış! Dönmüş öbür duvar komşusuna: “Dikecekmiş! Bitecekmiş! Büyüyecekmiş! Olacakmış! Kuruyacakmış! Yenecekmiş! Mişmiş de mişmiş! Mişmiş de mişmiş! Olmaz bu iş”! demiş.
Ama fidanlar büyümüş, çiçek açmış, meyveye durmuş ve yeni meyvenin adı mişmiş olmuş! Hacıhaliloğlu da böylelikle Malatya’nın en meşhur kayısı çeşidi olmuş!