Saygıdeğer Ağabeyim Atilla Özcan’dan naklen:
Rahmetli babam Mehmet Özcan, kısaya yakın orta boylu, sert görünümlü, disipilinli bir öğretmendi. Her sabah rahmetli annem başta olmak üzere 5 erkek ve 3 kızkardeşten müteşekkil ailesini karşısına dizer, emir veren bir eda ve ciddi bir ses tonu ile o gün yapılacak işleri sıralar, akşam içtimasında da aynı minval üzere talimatlarının sonuçlarını kontrol ederdi.
Herkese olduğu gibi babama da zaman hükmünü icra eyledi, emekli olduktan sonra maalesef Parkinson Hastalığına yakalandı. O sert, ciddi, disiplinli adam gitti, yerine elleri ayakları titreyen, zaman zaman hafızası gidip gelen, bakıma muhtaç birisi geldi. Rahmetli annem bir taraftan elinden geldiği kadar hizmetini görmeye devam ediyor, diğer taraftan da kendisine muhtaç hale gelen, eli ayağı tutmayan, dili söylemeyen babamın karşısına geçip söyleniyordu: “Yav! Ben bu herifin nesinden korkarımıssım acaba!”
Yaa işte böyle! Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli!