Malatya’dan, rahmetli üniversite berberi Ramazan’dan naklen!
Nasreddin Hoca geçen sene nohut ektiği tarlasını bu sene ikiye ayırmış: Yarısına kendisi için, yarısına da ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere, Allah için salatalık ekmiş. Mevsim sonunda Allah’ın tarlasında bol ürün olmuş, Hoca’nın tarafında az ve düşük kalitede salatalık yetişmiş. Hoca sözünde durarak Allah’ın tarlasından çıkan salatalıkları eşe dosta, konuya komşuya ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmış.
Bu sefer tarlaları değiştirmiş; kendi tarafını Allah’a ayırmış, Allah’ın tarlasını da kendisine almış. Olacak bu ya, bu defa da Allah’ın tarlasında bol ürün olmuş, Hoca’nın tarlası az miktarda ve kalitesiz salatalık vermiş. Hoca bir lahavle çekmiş ama yapacak bir şey de yok!
Ürünleri dağıtmadan önceki gece Hoca, Allah’ın tarlasına hırsızlığa gitmiş. Önüne bağladığı kocaman bir önlüğe taşıyabileceği kadar salatalık doldurmuş. Elindeki bastonu da arkadan boynuna sokarak, yavaş ve sessiz adımlarla evinin yolunu tutmuş. Tam eve gireceği sırada ensesindeki baston kapının pervazına takılmış. Allah’a yakalandığını düşünen Hoca, kısık bir sesle, “Bir defalık görmezden gel!” demiş. Eve girmek üzere ikinci hamleyi yapınca baston tekrar kapının üst kenarına takılmış. Hoca tekrar dönmüş ve “Yanında bi etek salatalık kadar da mı hatırımız yok, görmezden gel dedik ya!” demiş. Üçüncü hamlede de baston eve girmesine izin vermeyince, Hoca eteğindeki salatalıkları götürmüş, Allah’ın tarlasına saçmış ve “Al, bi etek salatalıkta gözün kaldı, o da senin olsun!” demiş.