İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi olarak Malatya’da çalıştığım 23 yıllık süre boyunca, bazı seneler yaz tatillerini kayınpederimin Bozyazı’ya bağlı Birinci Tekmen köyünde geçirirdik. Malatya’dan Bozyazı’ya giderken içinden geçtiğimiz Erdemli hep dikkatimi çekerdi. Özellikle Çamlık içerisindeki kamp çadırları, bana buranın çok tercih edilen bir tatil beldesi olduğunu düşündürürdü. Emeklilik planları yaparken önceliklerimiz içerisinde, asude bir sahil beldesinde yaşama isteğimiz hep birinci planda olmuştu. Hatta bu amaçla Güney Marmara ve Kuzey Ege kıyılarına özel bir ziyaret te yapmıştık ama oralar memlekete çok uzak olduğundan cazip gelmemişti.
2013 yılı Mart ayında emekli olmaya karar verince, hanımla birlikte Mersin’e gelip bir ev bakmaya karar verdik. Hesaba göre, gece Mersin Öğretmen Evi’nde kalacak, ertesi gün de metropol civarında kuyumculuk yapan lise arkadaşım Feridun’dan bize ev bulması konusunda yardım isteyecektik. Bu heyecanla bir akşam üzeri Mersin’e geldik. Geldik gelmesine ama, o gece Mersin’deki iki öğretmen evinde de yer yoktu. Oradaki bir görevlinin akıl vermesi üzerine Erdemli Öğretmen Evi’ni aradık. Yer olduğunu öğrenince Erdemli’ye geldik ve öğretmen evinde geceledik. Ertesi gün Mersin’e dönecek ve arkadaşımızla buluşacaktık. Sabah kahvaltı yaparken, öğretmen evinin o zamanki müdürü Ahmet Salih Bey’le tanıştık. Müdür Bey’e ev alma düşüncemizden bahsettik. Kendisi bu hususta kesinlikle Mersin’i değil Erdemli’yi tavsiye ettiğini ısrarla ifade etti.
Sohbet sırasında üniversite yıllarına geri döndüm. Tıp fakültesinin son yılları! Anarşinin doruğa çıktığı 1978-79 yılları olsa gerek. O kadar bunalmışız ki; bir yerlerden bir ışık, bir aydınlık, uzanacak bir el, daha açık söyleyelim bir kurtarıcı beklentisi had safhada. 1980 yılının, hicri 1400 yılına tekabül etmesi de bu beklentiyi makul ve cazip bir hale getiriyordu. Bu beklentinin yönlendirmesi ile değişik tasavvuf merkezlerini ziyaret ediyoruz, çeşitli fikir adamlarını dinliyoruz, her türden kitap ve dergileri takip ediyoruz… Bu arada elimize, Emin Şekerci isimli bir doktor tarafından Erdemli’de yapılan vaazlara ait bazı kasetler ulaştı. Çok güzel ve etkili şekilde okunan yaklaşık yarım saatlik bir Kur’an-ı Kerim ve arkasından yapılan heyecanlı, ateşli, aktüel meselelere değinen etkili bir vaaz veya tefsir. Çok beğenerek dinlediğimiz bu kasetlerdeki sesin, meslek büyüğü bir abimize ait olması da bize ayrı bir gurur veriyor. Aradığımız kurtarıcıyı bulamadan 12 Eylül darbesi gerçekleşti ve herkes kendi kabuğuna çekildi.
Ev konusundan sonra Müdür Bey’e: “Sayın Hocam! Öğrenciliğimizin son yıllarında Dr. Emin Şekerci isimli bir ağabeyimizin kasetlerini dinlemiş ve çok istifade etmiştik. Kendisi ile yüzyüze görüşme fırsatımız olmadı. Bu adamcağız ne oldu, tanışabileceğimiz bir yakını var mı, yeniden dinleyebileceğimiz bir kaseti veya videosunu bulabilir miyiz?” diye sordum. Müdür Bey: “Haa! Siz merhum Doktor Abi’yi soruyorsunuz. Kendisi 2004’te rahmetli oldu. İlahiyat mezunu bir oğlu var, Konya’da ikamet ediyor. Doktor Abi, 12 Eylül’de tutuklandı. O dinlediğiniz kasetleri ellerinde bulunduranlar, o korkuyla hepsini imha ettiler. Dolayısıyla elimizde yeniden dinleyebileceğiniz bir hatıra kalmadı” dedi. “Şimdi bir taşla iki kuş vuralım” diyerek Tayyar Yeşilyurt isimli bir müteahhidi aradı ve elinde satılık daire olup olmadığını sordu. Tayyar Bey, Ulu Cami civarında Begonya Evleri isimli 40 dairelik bir site yaptıklarını ve ellerinde 1 adet satılık daire kaldığını belirtti. Müdür Bey: “Tayyar Bey, ilahiyat mezunu bir kardeşimizdir ama müteahhitlik yapıyor. Babası Mustafa Abi de, Doktor Abi’nin en yakınındaki insanlardan birisi idi. Oğlu size ev konusunda, babası da Doktor Abi konusunda yardımcı olabilecek en uygun kimselerdir” açıklamasını yaptı. Hemen radevulaştık ve yarım saat sonra binanın örnek dairesinde buluştuk. Bize teklif edilen daire B Blok 17 numaralı daire idi ve pencereleri Ulu Cami’ye bakıyordu. İnşaat halindeki daireyi de gördük ve beğendik. Daire 4-5 ay içerisinde tamamlanacaktı. Fiyatını sorduğumuzda, Tayyar Bey, gayet makul bir rakam telaffuz etti. Ödeme şartlarını da makul bir şekilde kararlaştırdıktan sonra “tamam” deyip el sıkıştık. Böylelikle, yaklaşık 1 saat içerisinde Erdemli’de bir evimiz olmuş oldu.
Ev alma işini böylece hallettikten sonra Tayyar Bey’in babası Mustafa Yeşilyurt Abi ile tanıştık. Kendisi o günlere ait hatıralarından bahsetti. Dinlediğimiz kasetlerin bir çoğunu kendisinin kaydettiğini ve çoğalttığını, Doktor Abi tutuklanınca ellerindeki kasetleri ve kitapları yakmak zorunda kaldıklarını, bir süre sonra kendisinin de tutuklandığını anlattı. Naylonlara sarıp toprağa gömdükleri bir kısım materyalin de, aradan yıllar geçtikten sonra çıkardıkları zaman tamamen çürüdüğünü görmüşler. “Peki değerli ağabeyim, Erdemli’ye bunca emeği geçmiş bu kıymetli insana ait herhangi bir eser, bir kalıntı kalmadı mı” diye sordum. Mustafa Ağabey: “Başkanlığını benim yaptığım bir dernek marifetiyle Ulu Cami’yi, altına da “Hafız Doktor Emin Şekerci Konferans Salonu”nu inşa ettik. Rahmetli Doktor Abi’nin dünya malına karşı en ufak bir meyli yoktu. Bu kubbede hoş bir sada bırakarak ebedi aleme irtihal eyledi” dedi. Bu konuşmanın hemen arkasından, zevcesi Türkan Hanım’la birlikte medfun bulunduğu Alata Mezarlığı’nı ziyaret edip ruhuna Fatiha’lar gönderdik.
Erdemli’li olmamız kesinleşince, Dr. Emin Şekerci ile ilgili daha fazla malumat veya materyal bulabilme umudu ile Konya’da olduğunu öğrendiğim oğlu Mustafa Şekerci’yi aradım. Kendisi, yakında Erdemli’ye geleceğini ve orada görüşebileceğimizi söyledi. Ancak bu görüşme 3 yıl kadar sonra gerçekleşebildi. Elhamdülillah, 5-6 ay kadar önce baba ocağına nakl-i hane eden Mustafa Burhan Şekerci Bey’le mülaki olma imkanına kavuştuk. Kendisine, Dr. Emin Şekerci’nin memleketi olan Divriği’deki bir eczacı arkadaşım aracılığı ile elde ettiğim, rahmetliye ait bazı resim ve belgeler takdim ettim, çok memnun oldu. Kendisi de bana, bende olmayan epeyce materyali içeren Facebook sayfasını açarak karşılık verdi. Halen görüşüyor ve ziyaretleşiyoruz. Kendisine sağlıklı ve hayırlı ömürler dilerim.
Acizane kanaatim; herhangi bir akrabam, tanıdığım, hakkında ciddi bir araştırmam olmayan Erdemli’ye bizi, gıyabında saygı duyduğum ve sevdiğim bir Allah Adamı’nın manevi daveti çekti getirdi. Öğretmen Evi, Ahmet Salih Bey, Tayyar Bey, Mustafa Yeşilyurt Abi, Mehmet Yıldırım, Avni Taşyürek, Nebi Karagöz, Durmuş Demirel ve ismini sayamadığım birbirinden değerli bir çok kişi de bu davette bize mihmandarlık ettiler, yardımcı oldular, yol açtılar. Hepsine çok müteşekkirim. Erdemli’yi çok seviyoruz ve bizi Erdemli’li yapanlara minnet duyuyoruz. Şu anda pencereden bakıyorum ve Ulu Cami’yi görüyorum, “Hafız Dr. Emin Şekerci Konferans Salonu” yazısıyla birlikte!
Son bir not: Erdemli’nin, merhum hafız Doktor Mehmet Emin Şekerci’ye ödemesi gereken vefa borcunu tam olarak ödeyemediğini düşünüyor, bu hususta yakınları başta olmak üzere herkese sorumluluk düştüğünü, bize verilecek her türlü göreve hazır olduğumuzu beyan ediyorum. Saygılarımla!
Prof. Dr. Mustafa Şenol
Emekli Öğretim Üyesi
Nisan 2017, Erdemli