Aksaray’da çalışırken, çok samîmi arkadaşlığı ile bizi mesrûr eden değerli kardeşim Eşref Timuçin’den naklen:
Kurt, tilki ve katır arkadaş olmuşlar. Zaman içinde samîmiyetleri iyice ilerlemiş, yedikleri-içtikleri ayrı gitmez bir hâle gelmiş. Yaz ve güz boyunca bu arkadaşlık güçlenerek devâm etmiş. Berâber gülmüşler, berâber eğlenmişler, berâber üzülmüşler, berâber ağlamışlar.
Gel gelelim, cicim ayları bitmiş, kış bütün şiddeti ile hükmünü icrâ etmeye başlamış. Tipili-boranlı bir gün, canlarını bir mağaraya zor atmışlar. Tipi öyle şiddetli imiş ki, mağaranın ağzını kütüklemiş, kürtünlemiş ve kapatmış. Öyle ki, açılması ancak aylar sonra baharın gelmesi ile mümkün.
Birkaç gün mağaranın içindeki otlarla, çöplerle, kağıt parçalarıyla idâre etmişler. Lâkin, kısa sürede havuzun suyu çekilmiş, deniz bitmiş. Bizim kafadarlar başlamışlar kara kara düşünmeye! Canlarını kaybetmeden baharı nasıl bulacaklar!
Katırın açlıktan bîtap düştüğü ve halsiz şekilde köşeye çöktüğü bir sırada, tilki kurdu bir kenara çekmiş ve katırı göstererek yavaşça, “şunu yiyelim, aksi halde hepimiz ölüp gideceğiz” demiş. Kurt, “nasıl olacak o iş” diye sormuş. Tilki, “sen işi bana bırak, yârın ben bir punduna getirir lafı açarım, yaşça en büyük olanımızı yiyelim derim. Biz yaşlarımızı küçük söyleriz, katır gerçek yaşını söyler, böylece onu yeriz” demiş.
Ertesi gün tilki, uygun bir fırsatta söze girmiş: “Arkadaşlar, hiç temenni etmem amma, görünen o ki, bu mağarada ölüp gideceğiz. Dostluk, arkadaşlık, ahbaplık, böyle günlerde belli olur. Gün fedâkarlık günüdür! Birimiz, bir fedâkarlık yapsın! O’nu yiyelim, hiç olmazsa diğer ikimiz hayatta kalmış oluruz”. Katır, “hay hay” demiş, “yalnız, kimi yiyeceğimizi nasıl tespit edeceğiz”. Tilki, “yaşlarımızı söyleyelim, dünyada en çok kalan olması hasebiyle, en büyük olanımızı yiyelim” demiş. Katır, “bence münâsip. Tilki kardeş sen kaç yaşındasın” diye sormuş. Tilki, “ iki” demiş. “Kurt kardeş, sen kaç yaşındasın” diye sormuş katır. Kurt “üç” diye cevaplamış. “Peki, sen kaç yaşındasın katır kardeş” diye sormuş tilki. Katır, “benim okumam yok, kaç yaşında olduğumu bilmiyorum. Yalnız, annem doğduğumda sağ arka ayağımın altına doğum târihimi yazmış. Biriniz okusun da yaşımı öğrenelim, ona göre kimi yiyeceğimize karar verelim” demiş. Başına geleceği hisseden tilki, “benim de okumam yok” deyip kenara çekilmiş.
Kurt heyecanla atılmış: “Ben okurum”. Katır sağ arka ayağını kaldırmış, kurt da okumak üzere iyice eğilmiş. Tam okuyacağı sırada, katırın çiftesini yediği gibi karşı duvara yapışmış ve cansız postu yere serilmiş. Tilki başlamış gülmeye. Katır “niye gülüyorsun” diye sormuş. Tilki, “okumuşun hâline gülüyorum” diye cevaplamış!