Ömür Yaprakları

Nevşehir Tahta Câmi ve Bekir Efendi (Çarşı) Câmii’nin eski imamlarından, rahmetli Mehmet Derin (Deli Mehmet) Hoca ile samîmi arkadaştık. Bir sohbette, insanlardan bir kısmının çok memleket değiştirdiğinden, bir kısmının ise neredeyse doğduğu yerde ömrünü tamamladığından bahsedildi ve bunun sebeb-i hikmetinden söz açıldı. Rahmetli, bu meseleye cevap bâbında şöyle bir hikâye anlattı:
Doğumu yaklaşınca, bebeğin huzuru kaçar, sıkıntılanır, kendisine bakan meleğe sorar: – Ne oluyor, bu sıkıntının sebebi nedir?
Melek cevap verir:
– Ne olacak, doğumun yaklaşıyor, dünyâya geleceksin, onun hazırlıkları başladı.
– Ne olmuş dünyâya geleceksem?
– Dünyâ dediğin meşakkat yeridir, buradaki gibi “ekmek elden, su gölden” yok ! Acıkacaksın, susayacaksın, altın ıslanacak, karnın ağrıyacak, ağlayacaksın…
– Burada her türlü rızkımız hazır geliyordu, dünyâda rızkımızı kim verecek?
– Burada kim veriyor idiyse,  orada da O verecek, Cenâb-ı Hakk!
Bu açıklamaya çocuğun aklı biraz yatsa da, kalbi tam anlamıyla mutmain olmaz.
– Yok arkadaş, dünyâda da benim rızkıma kefil olunduğuna dâir bir kağıt vermezseniz ben doğmam!
Bu talep üst makâma arzedilir, üst makamdan; “verin kağıdını” fermânı gelir. Adı, sanı, cinsi, cibilliyeti, kazâsı, kaderi, rızkı ve eceli yazılı olan, altı da mühürlenmiş bu belgeyi alan çocuk, kağıt elinde olduğu halde, memnun bir şekilde dünyâya gelir.
Doğar doğmaz, dünyâda ona bakacak olan melek, kağıdı çocuğun elinden kapar, yırtar yırtar, dünyâ semâsına savurur. Bir parçası Şam’a,  bir parçası Van’a, bir parçası Fizan’a, bir parçası Nevşehir’e, bir parçası Kırşehir’e… düşer. O çocuk, başlar bu parçaları toplamaya! Bir şehirdeki parça tamamlandı mı, Cenâb-ı Hakk bir vesîle halkeder, geçer öbür şehre. Oradaki parçayı toplayınca, başka bir vesîle onu diğer mekânına sevkeder. Bütün parçaları toplayıp kağıdı tamamlayınca; vâdesi bitmiş, ömrü dolmuş, rızkı tamamlanmış ve eceli gelmiştir, asıl vatanına geçer kor gider.
Rahmetli Mehmet Hoca, hikâyeyi bitirdikten sonra bana döndü  ve gâyet samîmi bir edâ ile:
– Lan oğlum, senin kağıdını çok yırtmışlar. Bak, benimkini hiç yırtmadan Nevşehir’in tam göbeğine atmışlar, hiçbir yere gitmiyorum, dedi.
Bana göre gerçek olan bu hikâyeyi, her yer değiştirdiğimde veyâ yer değiştiren arkadaşlarımın vedâ merâsimlerinde kaç defâ anlattığımı hatırlamıyorum. Bundan sonra kaç defâ daha anlatacağımı da bilmiyorum. Allah sayfamızı tertemiz tamamlamayı nasîb eylesin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s