Günaydın arkadaşlar! Dünden bu tarafa nasılsınız bakalım?
İyiyiz Hocam, teşekkürler!
Bu gün size ne anlatacağım, biliyor musunuz?
Dün Cildiye’ye giriş yapacağımızı söylemiştiniz Hocam!
İyi öyleyse girelim bakalım! Ama önce ikinci odadaki Neslihan Hanım’a bir günaydın diyelim!
Günaydın Neslihan Hanım, nasılsınız bugün?
Çok şükür iyiyim Hocam!
Mikâil Bey, hastamıza âit özet bilgileri alabilir miyiz?
Neslihan Hanım, 25 yaşında, öğretmen. Kronik ürtikeri var. İkili antihistaminik tedâvisi alıyor. Üç gündür semptom ve lezyonu yok.
Teşekkürler Mikâil Bey! Tedâvisini evde devâm etmek üzere Neslihan Hanım’ı taburcu edebiliriz. Bir ay sonra da kontrole gelmesini ricâ ediyoruz.
Geçmiş olsun Neslihan Hanım! Stres mes’elesine dikkat ediyoruz değil mi?
Mümkün mertebe Hocam!
Arkadaşlar, hastânede tedâvisi tamamlanan ve evine gönderilen kişilere niye “taburcu” dendiğini biliyor muyuz?
Hiç dikkatimizi çekmemişti Hocam!
Hakîkat ayrıntılarda gizlidir arkadaşlar. Pek çok alanda olduğu gibi, tıp alanında da modernleşme gayretleri askerî alanda başlamıştır. Revirlerde veyâ hastânelerde tedâvisi tamamlanan ve vazîfesine devâm edebilecek hâle gelen askerler, asıl birliklerine, yâni taburlarına gönderilirlerdi. “Taburcu olmak” terimi zaman içinde, iyileşip hastâneden çıkmak anlamında, sivilleri de içine alacak şekilde yaygın bir kullanıma kavuşmuştur.
Söz askeriye’den açılmışken, her yıl 14 Mart’ta ne kutluyoruz arkadaşlar?
Tıp Bayramı’nı kutluyoruz Hocam!
Gerçi “deliye her gün bayram” demişler amma, ne zaman, ne olmuş ki bayram olarak kutlanıyor?
Tıp Târihi’nde anlatılmıştı. Gâlibâ ilk tıp fakültesinin açışı yapılmıştı Hocam!
Doğru ama eksik bilgi! Sultan İkinci Mahmut dönemi! Zamânın Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin teşvîki ile, 14 Mart 1827’de, modern anlamdaki ilk tıp fakültemiz kabul edilen ve bugünkü GATA’nın temellerini oluşturan “Tıbbiye-i Askeriye-i Şahâne” açılmıştı. 1918’de İstanbul’un işgâl edilmesiyle birlikte, İngilizler Mekteb-i Tıbbiye-i Şahâne’ye de el koydular. Bunun üzerine tıbbiyeliler 14 Mart 1919’da, direniş maksadıyla binâya dev bir Türk Bayrağı asarak, ilk defâ Tıbbiye’nin Kuruluş Günü’nü kutladılar. Toplantı İngilizler tarafından dağıtıldı. 14 Tıp Bayramı olarak kutladığımız, işte bu olayın yıl dönümüdür arkadaşlar.
Bu vesîle ile Tıbbiyeli Hikmet’i de rahmetle analım! Hikmet Boran!
Buyur Hocam!!
İşgâl altındaki Mekteb-i Tıbbiye’ye Türk Bayrağı’nı asanlardan ve Sivas Kongresi’nde Atatürk’e: “Mandayı kabûl etmiyoruz, kim kabûl ederse onu da kabûl etmiyoruz, siz kabûl ederseniz sizi de kabûl etmeyiz” diyen yiğit tıbbiyeli! Meşhur spiker merhum Orhan Boran’ın babası olup emekli tabip albay olarak, 1945’de bir rivâyete göre İstanbul’da, bir rivâyete göre de Mersin’de vefât etmiştir. Rûhu şâd olsun!
Amin!
Hekimbaşı’nın bugünkü karşılığı nedir arkadaşlar?
Başhekim olabilir mi Hocam?
Hay Allah iyiliğinizi versin! Koskoca “Sağlık Bakanı”na tenzîl-i rütbe yaptırdınız.
Peki! GATA’nın açılımını da yapıp bu konuyu noktalayalım.
Gülhâne Askerî Tıp Fakültesi Hocam!
Fakültesi değil evlâdım, Akademisi, Akademisi! Yârın sabah görüşmek üzere iyi günler arkadaşlar!